İmparatorluk Mirası: Sultanahmet, İstanbul Tarihi Yarımada
Bugün size İstanbul’un tarihi yarımadası Sultanahmet’i hızlı bir İstanbul ziyareti yapanlar için tam günlük bir planla anlatmak istiyorum. Birbirine yürüme mesafesinde birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapan bu bölgede tarihi havayı soluyacaksınız.
Konstantin Hipodromu, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya ve Topkapı Sarayı’nın da içinde bulunduğu Sultanahmet Arkeoloji Parkı kapsamında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren bölge, her gün farklı ülkelerden sayısız ziyaretçiyi ağırlıyor.
Birbirine oldukça yakın ve yürüme mesafesinde bulunan bu tarihi yerleri gezerken tarihi atmosfere sahip kafelerde dinlenebilir, Türk çayını veya kahvesini yudumlayabilir, lezzetli Türk yemeklerini deneyebilirsiniz.
mavi cami
Sultan Ahmed’in en görkemli ve önemli eserlerinden biri hiç şüphesiz Sultanahmet Camii olarak da bilinen Sultan Ahmed Camii’dir. Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından 17. yüzyılda yaptırılan cami, altı minaresiyle İstanbul’un ve dünyanın en güzel mimari şaheserlerinden biridir.
Cami, 1617’de Mimar Sadafkar Mehmet Ağa tarafından dikilen mavi, yeşil ve beyaz İznik çinileriyle süslenmiştir. Kubbelerin içinde ağırlıklı olarak mavi süslemeler vardır. Bu nedenle cami, Sultanahmet Camii olarak da bilinir.
Sultanahmet Camii, Osmanlı İmparatorluğu döneminde aynı zamanda cami çevresine inşa edilmiş okul, imaret, sebil ve kütüphane gibi sosyal amaçlı yapılardan oluşan bir külliye içinde yer almaktadır. Bu yapıları kompleksin içinde de ziyaret edebilirsiniz.
Ayasofya
İstanbul denilince akla gelen bir manzara varsa o da sanırım Ayasofya Ulu Camii’nin silueti. Tüm zamanların sekizinci harikası olarak kabul edilen Ayasofya, İstanbul’un mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerinden biridir. 537 yılında yaptırılan Ayasofya, İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Padişahı II. Mehmed tarafından camiye çevrilmiş ve 1935 yılından 2020 yılına kadar müze olarak kullanılmıştır. 2020 yılında yeniden cami olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Sanat ve mimari açıdan dünyanın en önemli yapılarından biri olan Ayasofya Ulu Camii, hem yerli hem de yabancı turistlerin Topkapı Sarayı ile birlikte Sultanahmet’te en çok ziyaret ettiği yerlerden biridir.
Topkapı Sarayı
İstanbul Boğazı ve Haliç’e hakim bir mevkide yer alan Topkapı Sarayı, dünyanın en büyük mimari eserleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda en zengin müzelerden biridir. Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra yaptırdığı saray, 380 yıl Osmanlı padişahları ve ailelerinin ikametgahı olarak kullanılmış. Aynı zamanda devletin yönetim merkezi olan saray, kendine has pek çok bölümü içinde barındırır.
Topkapı Sarayı’nı tüm görkemiyle anlatan ayrı bir yazıya konu olacaktır mutlaka.
Bir imparatorluğun ortasında yürümenin heyecanını yaşayacağınız sarayda Osmanlı dönemine ait her detaya ve kutsal emanetlere şahit olacaksınız.
türk ve islam sanatı
Adından da anlaşılacağı gibi Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İslam dünyasının nadide eserlerinin sergilendiği yerdir ve Sultanahmet Camii’nin karşısındadır. Halı, el yazması ve minyatürlerden ahşap, cam, metal ve seramik eserlere kadar paha biçilmez Türk ve İslam eserlerinin sergilendiği bu müzeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Yerebatan Sarnıcı
6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde saraya su sağlamak için yaptırılan Yerebatan Sarnıcı, 25 kilometre uzaklıktaki Belgrad Ormanı’ndan dönemin kanal ve tünelleriyle su getiriyordu.
İstanbul’un en görkemli tarihi yerlerinden biri olan Yerebatan Sarnıcı’nda yürüyüş yolunun sonuna geldiğinizde Medusa’nın ters çevrilmiş iki başı sizi karşılayacak. Kökeni bilinmeyen Medusa heykelleri, fon müziği ve loş ışıklar altında oldukça gizemli görünüyor. 336 mermer sütunun yükseldiği bu sarnıçta bugün partiler ve etkinlikler düzenleniyor ve harika bir atmosfer ve tamamen eşsiz bir atmosfer sunuyor.
Yukarıda saydığım tarihi yapıların dışında Soğukçeşme Sokağı, Arasta Çarşısı, İstanbul Sağlık Müzesi, İbrahim Paşa Sarayı, Aya İrini Müzesi, Gülhane Parkı ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ni de listenize ekleyebilirsiniz.
Tabii bu kadar uzun bir günün ardından acıkacağınızı da göz önünde bulundurarak size harika bir öneri daha vermek istiyorum.
Sultanahmet’e geldiğinizde sadece tarihi tatmanızı değil, Sultanahmet köftesini de tatmanızı tavsiye ederim. Köfte yedikten sonra Sultanahmet’in tarihi atmosferini yansıtan kafelerden birinde Türk kahvesini yudumlayarak gününüzü tamamlayabilirsiniz.