Kafkasya’da siyasi dengeler
Kafkasya’daki siyasi dengeleri anlamak, bölgeye geniş bir tarihsel perspektiften bakmayı gerektirmektedir.
İmparatorlukların yıkılmasından sonra Kafkasya uzun yıllar Rus hakimiyetinde kalmıştır. Rusya, Çarlık döneminden başlayarak Sovyet döneminde dağılmasından sonra Türklerin Kafkasya’da yaşadığı coğrafyaya hakim olmuştur.
Gerek işgali gerekse Rusya ile anlaşma yoluyla tüm ülkelerin Rusya hakimiyetindeki Sovyetler Birliği’nin kucağına düşmesi uzun zaman aldı. Stalin döneminde “Ruslaştırma” süreci tamamlanmış, denetim sağlanmış ve Türk devletlerinde yaşayan insanlar demode olmuştur. Mazlum topluluklar şehirlerinde yaşamaya devam ederken, birçok Türk boyu için Sibirya sürgünü kaçınılmazdı.
Ancak 1990’lara gelindiğinde Rusya’nın kapalı bir komünist devlet olarak varlığını sürdürmesi giderek zorlaşıyordu. Tam bu dönemde Gorbaçov’un iki dönemlik değişim girişimi (Glasnost ve Perestroyka) ortaya çıkmış ve Rusya, Rusya’nın kontrolündeki bir devletler grubuna -Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)- dönüşmüştür. içerdiği devletler.
Mihail Gorbaçov bu adımıyla 20-30 yıl sonra bir dünya gücü olarak ortaya çıkacak olan Rusya’yı kurtarmış olabilir. Elbette SSCB’nin dağılmasından sonra halk için çok perişan günler yaşandı. Ademi merkeziyetçilik ve yoksulluk devam ederken, diğer yandan Sovyet Sosyalizminin getirdiği orta sınıf ya da gelir eşitliği yeni dönemin liberal yaklaşımlarıyla gerilemeye başladı. Rusya Federasyonu, yaklaşık yirmi yıldır bu tür sosyal ve ekonomik çalkantıları yaşadı.
Değişen güç dengesi
İronik bir şekilde, Batı hegemonyası küresel olarak zımnen zayıflarken, Çin yeni bir güç olarak ortaya çıktı. Yeni dengeler, Çin ile Batı arasındaki çatışmayı teşhir etmiş ve Rusya ile Batı arasındaki rekabeti ikincil bir önceliğe itmiş olabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nin gücü, tek başına tüm dünyayla ilgilenmeye yetmedi. Yavaş yavaş, küresel etki alanları bölgesel olanlara dönüştü. Çin, BDT ve Rusya destekli ülkelerle ilişkilerini sürdürürken bir yandan da çok iddialı hale geldi.
Kafkasya’da son dönemde yaşanan en önemli gelişmelerden biri, Türkiye’nin konsolidasyon ve başarılarına paralel olarak Türk devletleri arasındaki güven seviyesinin artması olmuştur. Karabağ Savaşı’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle birlikte son dönemde biriktirdiği Türk ekonomik gücü ve gücü Ermenistan’ın Azerbaycan’a yenilmesinde belirleyici rol oynamıştır.
Azerbaycan-Ermeni çatışmasında çizilen denkleme göre: Barış hem Azerbaycan’ın hem de Ermenistan’ın geleceğinin, hem de bölgedeki Türk ilişkilerinin güçlenmesinin çıkarına olacaktır. Bu barıştan en çok yararlanan Ermenistan olacak, ekonomisi gelişecek ve güçlenecektir.
Böylece Türk Devletleri Teşkilatı (OTS) yavaş yavaş nüfuz kazandı. Önümüzdeki yıllarda Türkiye başta olmak üzere OTS çevresinde artan doğal gaz, petrol ve teknoloji ürünleri ticaretini muhtemelen fark edeceğiz.
Ülkeler daha iyi bir ekonomi ve dolayısıyla halkın refahı için diplomasi uygular, savunma harcamaları yapar ve altyapı inşa eder. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’deki dönüşümü bir altyapı devrimidir. Bugün itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Avrupa ülkeleri gibi her şeyin üzerine inşa edilebileceği gelişmiş bir altyapıya sahiptir. Bu altyapı daha sonra bölgesel ilişkilerin, ticaretin, diplomasinin ve güvenlik dayanışmasının daha da güçlendirilmesine vesile olacaktır.
Erdoğan liderliğinin ifade ettiği “Türkiye’nin yüzyılı” tüm Türklerin bakış açısıyla değerlendiriliyor. Tarihteki üçüncü Türk rönesansı olabilir ve olaylar bu yönde ilerliyor gibi görünüyor.