Anadolu funk’ından küresel müziklere: İstanbul Caz Festivali kızışıyor
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği, merakla beklenen 30. İstanbul Caz Festivali, etkileyici performansların ardından 19 Temmuz’da sona erecek. Çeşitli müzik türleri ve 200’den fazla yetenekli sanatçının yer aldığı festival, dünyanın her yerinden müzikseverleri kendine hayran bıraktı.
Bu yılki festivalde uluslararası başarılı sanatçıların yer almasına odaklanılan festivalde, genç sanatçılara dinamik bir atmosfer yaratmaları için fırsatlar sunulmaya özel olarak odaklanılıyor. Ayrıca festival, yalnızca marjinalleşmiş cazsever toplulukları hedeflemek yerine, farklı türleri harmanlayan sanatçı seçkisiyle toplumun tüm kesimlerine hitap etmeyi amaçlıyor.
Kago Takeshi atladı
Festival, Avusturya İstanbul Başkonsolosluğu’nda düzenlenen Takeshi Kaju Konseri ile başladı.
Tören öncesi düzenlenen ve destekçi ve sponsorlara takdim edilen ödül töreninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Ziya Taşkent, yıllardır çeşitli festivalleri başarılı ve istikrarlı bir şekilde gerçekleştiren İKSV’yi tebrik etti.
“70’lerin Anadolu mistik rock sesleriyle aşılanmış Avusturyalı duygusal funk” lakaplı Takeshi Kagu, Anadolu funk, krautrock, cumbia ve Afrobeat gibi çeşitli müzik tarzlarından ilham alan Avusturyalı bir grup. Eşsiz sesi, psikedelik reçel seanslarından çıktı ve klasik ve modern unsurları birleştiriyor. Altı yetenekli müzisyenden oluşan bir kadroyla grup, birinci sınıf perküsyon, korkak gitarlar ve çok sayıda flüt içeren zengin bir ses paletini keşfediyor.
Bunlar, Viyana müzik sahnesinde farklı geçmişlere ve bağlantılara sahip bir grup müzisyendir. Şaşırtıcı bir şekilde, sesleri Barış Manço, Selda Bagan ve Özdemir Erdoğan gibi sanatçılardan ilham alan 1970’lerin efsanevi Türk eylemlerini canlandırıyor. Bu nedenle ilk albümleri “Humans In a Pool”, klasik Türk müziğini taze ve genç bir enerjiyle dolduran serbest biçimli caz keşifleri ve geniş sololar içeriyor.
Beylikdüzü’ndeki konserlerinin ardından Küçükçekmece Belediyesi’nin ev sahipliğinde bir araya gelen grup, İstanbul’un geniş yeşil alanlarına caz dokunuşu getirdi. Bahçe Konserleri Serisinin adı “Parklarda Caz”.
Konser başlamadan önce Daily Sabah’a konuşan flüt sanatçısı Florian Veit, “İstanbul Bedava Konserler Serisi gerçekten harika. Bu konserlerin şehrin farklı noktalarında olması, nerede olursa olsun herkesin bu deneyimi yaşamasını sağlıyor.” Farklı müzik sunumları, hem sakinlerin hem de ziyaretçilerin İstanbul’un farklı bölgelerini keşfederken, canlı müziğin keyfini finansal engeller olmadan çıkarmalarına olanak tanıyan harika bir girişim.”
“Törenin kapanış perdesi, genellikle etkinliğin doruk noktasını özetlediği, enerjiyi yükselttiği ve seyircide kalıcı bir etki bıraktığı için özel bir yere sahip. Küçükçekmece Gölü’nün pitoresk manzarası önünde performans sergilemek, gösteriye ekstra bir sihir katmanı katıyor.” deneyim.”
Veit, ekibin İstanbul’da geçirdikleri süre boyunca şehrin farklı bölgelerini ve İstanbul’un zengin gastronomi dokusunu da keşfettiklerinin altını çizdi.
Esra Gorkay, Peter Shalamu ve the Projektiles ile birlikte Kago Takeshi performansları eşliğinde dansa davet edilerek seyircilerden tam not aldı.
Festival, 16 Temmuz’da Şişli Habitat Park’ta devam edecek.
İlk kez: Lumineers
Festivalin en önemli olaylarından biri de ünlü Amerikan grubu The Lumineers’ın Parkorman’da gerçekleştirdiği heyecan verici performansı oldu.
Grup, sevilen marşı “Brightside” ile başladı ve ardından “Ho Hi”, “Cleopatra”, “AM Radio” ve “Stepburn Love” gibi hitleri içeren büyüleyici bir hit dizisi izledi.
Wesley Schultz’un büyüleyici vokalinin önderliğinde piyanoda Jeremiah Frates, bas gitarda Byron Isaacs, klavyede Stealth Olvang ve kemanda Lauren Jacobson’ın müzik virtüözlüğü eşliğinde The Lumineers izleyenleri hayran bıraktı.
The Lumineers’ın performansından önce sahneyi Türk müziğinin yükselen yıldızı Adamlar aydınlattı.
Lumineers’ın başarı öyküsü 2012’de hit şarkıları “Ho Hey” ile başladı ve o zamandan beri Bruce Springsteen, Tom Waits, Bob Dylan ve Tom Petty gibi efsanevi sanatçılardan esinlenerek dünya çapında ün kazandılar. The Lumineers, yalnızca on yıl içinde modern halk türünün önde gelen gruplarından biri olarak yerini sağlamlaştırdı ve “Stubborn Love”, “Ophelia”, “Angela” ve “Cleopatra” gibi ruhları harekete geçiren hitlerle izleyicileri büyüledi.
Festival boyunca, genç yeteneklerin virtüözlüğünden Trip-pop, funk, caz ve rock gibi türlerin köklü isimlerinin parlaklığına uzanan bir dizi performans müzikseverlere ikram edildi.