Adalet Bakanı: AB’nin Türkiye raporu “tek taraflı ve objektif değil”
Avrupa Birliği’nin Ankara’nın üyelik sürecinin “mevcut koşullar altında devam ettirilemeyeceğini” açıklamasının ardından Avrupa Adalet Bakanı Yılmaz Tun Çarşamba günü Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye hakkındaki son raporunun tek taraflı olduğunu ve objektif olmadığını söyledi.
Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Raporun, Türkiye’nin mevcut reform çalışmaları ile insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki gelişmeleri objektif ve verilere dayalı olarak değerlendirmekten uzak olduğunu üzülerek görüyoruz.”
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi raporu Salı günü 47 kabul oyu ve 10 çekimser oyla kabul etti.
Raporda, “Türkiye’nin AB’nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikasına uyum oranı, tüm zamanların en düşük seviyesi olan %7’ye düşerek, onu tüm genişleme ülkeleri arasında açık ara en düşük seviyeye indirdi.”
Rapor, Avrupa Birliği’ne katılım konusunda ilerleme kaydetmek için “Türk hükümetinin temel bir rota değişikliğine” ihtiyaç duyduğunu söyledi ve rapor, yeni işbirliği yolları keşfetme gereğini vurguladı.
“Söz konusu raporun son yıllarda Avrupa Birliği çevrelerinde defalarca gördüğümüz gibi, tek taraflı olarak, bazı marjinal çevrelerin etkisi altında yazıldığını belirtmek gerekir. Avrupa Parlamentosu’nun yukarıda bahsedilen komite yaklaşımından vazgeçeceğini umuyoruz. Meclis ve daha objektif, adil ve tutarlı bir yaklaşım” diyen Tonch, Veri odaklı ve ülkemiz için hazırlıklı” yorumunu yaparak, Türkiye’nin insan hakları ve hukukun üstünlüğünü vurgulamaya devam edeceğini söyledi.
Rapor, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Litvanya’nın Vilnius kentinde yapılacak NATO zirvesi öncesinde Avrupa Birliği’nin katılım müzakerelerini yeniden canlandırması yönünde yaptığı çağrının ardından geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önce Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin önünü açalım, sonra Finlandiya’nın olduğu gibi İsveç’in de önünü açacağız” dedi. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini sonbaharda parlamento yeniden açıldığında oylaması bekleniyor.
Erdoğan, “NATO üyelerinin neredeyse tamamı Avrupa Birliği üyesiyken Türkiye 50 yılı aşkın süredir Avrupa Birliği’nin kapısında bekliyor.”
Ancak Türk raportörü Nacho Sanchez Amor, Avrupa Parlamentosu oturumunda şunları söyledi: “Son zamanlarda Türk hükümetinin AB katılım sürecini canlandırmaya yeniden ilgi gösterdiğini gördük. Bu, jeopolitik pazarlık nedeniyle değil, Türk makamları gerçek bir ilgi gösterdiğinde gerçekleşecek.” temel özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün süregelen geri alınmasını durdurmada.”
Omar, “Türk hükümeti bu konuda samimiyse bunu somut reformlar ve tedbirlerle göstermelidir” dedi.
Türkiye, birlik ile en uzun geçmişe ve en uzun müzakere sürecine sahiptir. Ülke, 1964’te Avrupa Birliği’nin selefi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile bir ortaklık anlaşması imzaladı ve bu genellikle sonunda aday olma yolunda ilk adım olarak kabul edilir. Türkiye 1987’de resmi adaylık başvurusunda bulunduğunda, aday ülke statüsünü alabilmek için 1999’a kadar beklemek zorunda kaldı. Ancak müzakerelere başlamak için Türkiye’nin altı yıl daha beklemesi gerekti, 2005’e kadar, ki bu diğer adaylara kıyasla çok uzun bir süreçti.