Kenardan ana akıma: Türk dizilerinin yükselişi çalkantılı bir yolculuğu gizliyor
kutuplaşma
Bu arada Türkiye'nin kültürel ortamı da benzer yönde ilerliyordu. Bir süredir, dini temalı tarihi şahsiyetleri konu alan Türk televizyon senaryoları her zamankinden daha fazla üretiliyor. Daha önce ev hanımları ve köylüler gibi toplumun alt sınıflarına özgü olan dini yaşam tarzları, artık modern Türkiye'deki başarılı şehirli gençlik figürleriyle ilişkilendiriliyor. Bu bağlamda son dönemdeki televizyon dizilerine örnek olarak dindar bir gencin hikâyesini anlatan “Omar”; Bir aşk hikâyesi üzerinden tanışan biri laik diğeri dindar iki ailenin hikâyesini anlatan Kızılcık Şerbeti; Ve Türkiye'de geleneksel bir dini mezhebe mensup kişiler ile katı laikliğin eski uygulayıcıları arasındaki sosyal karşılaşmaları ekrana getiren “Kızıl Güncalar”.
Türkiye'de 1970'lerden bu yana kırdan kente göçteki önemli artış ve elli yılı aşkın süredir yeni kentsel dini pratiklerin ortaya çıkışı göz önüne alındığında, Türk ana akım medyasının bu toplumsal eğilimi tersine çevirmede yavaş olduğu açıktır. Aynı şekilde CHP'nin geç otoriterleşmeye yönelmesi de beklediği seçim başarısını sağlayamadı.
Öte yandan Türk dizilerinde dini karakterlerin sayısının artması, laik-dindar kutuplaşmasının aşıldığının bir göstergesi ve bu ilerlemenin toplumsallaştırılması ve sürdürülmesinin bir aracı olarak olumlu bir gelişme olarak not edilmelidir.
Film endüstrisinin toplumsal tablonun tamamını yakaladığını söylemek hâlâ zor. Ancak en azından bu, uluslararası izleyicilerin Türk yaşamına dair daha çeşitli ve kapsayıcı bir bakış açısı göreceği anlamına geliyor.