ABD, Türkiye’nin Suriye’deki vekillerini “yaygın insan hakları ihlalleriyle” suçluyor
Geçen hafta ABD Hazine Bakanlığı, Suriye’de üslenen Türkiye destekli iki Sünni İslamcı milis grubuna yönelik yaptırımları duyurdu. İki örgüt Hamza Tümeni ve Süleyman Şah Tugayı’dır. Yaptırımların açıklanması, ilgili kuruluşların “Suriye’nin kuzeyindeki Afrin bölgesinde yaşayanlara karşı ciddi insan hakları ihlalleri” gerçekleştirdiğini gösterdi.
Bildirgede ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Suriye’nin Afrin bölgesi büyük ölçüde, birçoğu kendi topraklarındaki mal ve insanların hareketini kontrol etmek için şiddete başvuran silahlı grupların kontrolü altındadır. Bu silahlı gruplar, yılların getirdiği acıyı daha da artırmıştır. Kuzey Suriye’deki iç savaş.” dedi ve savunmasız nüfuslara karşı ciddi insan hakları ihlallerine girişerek bölgenin toparlanmasını engelledi.
Bu arada, 2024 yılı Meclis Tahsisat Tasarısı’nın “Suriye – Yasadışı Hapishaneler” başlıklı bölümünde “Dışişleri Bakanı’nın Suriye’nin kuzeybatısındaki İslamcı milisler tarafından işletildiği bildirilen yasadışı hapishaneler hakkında ilgili kongre komitelerine bir rapor sunması” gerekiyor. ABD müttefiki aktörlere karşı olanlar da dahil olmak üzere yaygın insan hakları ihlallerinin işlendiği iddia ediliyor.
Ne Hazine Bakanlığı’nın ne de Meclis ödenek tasarısının açıklığa kavuşturduğu şey, söz konusu milislerin, görünüşe rağmen bağımsız örgütler olmadığıdır. Devlet sponsorunun desteği olmadan kendi kendine yetemez ve faaliyetlerini sürdüremez.
Türkiye, Suriye’nin Afrin bölgesindeki İslamcı milisleri destekliyor
Bahsi geçen iki grubun ve benzeri İslamcı milislerin kuzeybatı Suriye’de varlığını sürdüren, silahlandıran, eğiten ve varlığının devamını sağlayan ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Hazine Bakanlığı ve Temsilciler Meclisi’nin açıklamaları, Afrin bölgesi içindeki ve dışındaki aktivistlerin, 2018’deki Türk işgalinden bu yana kuzeybatı Suriye’nin büyük ölçüde unutulmuş bu köşesinde olup bitenlere dair alarm verme yönündeki aralıksız çabalarının bir sonucudur. Duyuruların kuru dili, hukuksuzluğun gerçeğini ve bu ve benzeri milislerin elindeki adam kaçırma, öldürme, kaybetme ve tutuklulara yönelik ağır ihlalleri yatıyor.
Kudüs Postası Afrin’de Türk milislerin elinde yaşananlara dikkat çeken ilk İngilizce yayın oldu. 15 Nisan 2022’de yayınlanan “Erdoğan’ın Suriye’deki Gizli Hapishaneleri” başlıklı makalemizde, Hamza Grubu ve lideri Ebu Amşa tarafından yönetilen içler acısı gözaltı merkezleri hakkında kesin detayları ortaya çıkarmıştık.
the postaÖrgütün raporu, diğer kaynakların yanı sıra, çoğu Kürt olan bir grup Suriyeli insan hakları aktivisti tarafından elde edilen, bu tesislerdeki gardiyanlar ve tutukluların ifadelerine dayanıyordu. “Saydnaya el-Şemal” başlıklı 140 sayfalık rapor, Türkiye’nin kontrolü altındaki Suriye’nin kuzeybatısında yaşananlara ilişkin bugüne kadarki en ayrıntılı anlatımı içeriyor.
Saydnaya Hapishanesi, Esad rejiminin Şam yakınlarındaki meşhur bir askeri hapishanesidir. Suriye’deki iç savaş sırasında rejimin gerçekleştirdiği toplu infazların yapıldığı yerdi. Suriyeliler için Saydnaya, istismarın en kötü türüyle eş anlamlıdır.
Raporda, milislerin gözaltı merkezlerinde keyfi olarak gözaltına alınan Suriye vatandaşlarının maruz kaldığı rutin işkence ve kötü muameleye ilişkin kapsamlı ayrıntılar yer alıyor. Ancak aynı zamanda bu sistemin bakımından sorumlu kişilerin isimlerini ve ayrıntılarını da içerir.
Liderler arasında Musul, Irak’tan eski bir IŞİD ajanı olan ve raporda Hamza Bölümü’ne ait gözaltı merkezlerinin ve henüz belirlenmemiş ancak benzer faaliyetlerde yer alan kuruluşların bakımından sorumlu üst düzey yetkililerden biri olarak gösterilen Kamal Gazvan Kamal da yer alıyor. Sultan Murad Tugayı.
Raporda, “Profesör” lakaplı Kamal’ın, “hiziplerin güvenlik birimleriyle gizli ve organize bir şekilde çalışan ve tüm istihbarat ekipleri ve güvenlik birimleri için en üst referans olarak kabul edilen bir ekibin başında olduğu” belirtiliyor. Kuzeybatı Suriye’de kendi kontrolleri altındaki bölgelerdeki gruplar.”
Bu nedenle, yeni yasa dışı ilan edilen milislerin işlettiği gözaltı merkezleri ve işkence odaları, bağımsız ağ dışı girişimler değil. Onlar kuzeybatı Suriye’deki fiili yetkililer tarafından yönetilen, merkezi olarak yönetilen bir ağın parçası.
Bu arada Hazine, Hamza ve Süleyman Şah gruplarının Suriye Ulusal Ordusu adı verilen daha büyük bir yapının parçası olduğuna dikkat çekiyor.
60.000 ila 70.000 savaşçıya sahip olduğuna inanılan Suriye Ulusal Ordusu, Türk hükümeti tarafından 2017 yılında toplandı. Ankara’nın 2012’den bu yana desteklediği Esad rejimine karşı Sünni İslamcı isyanın kalıntılarından oluşturuldu. isyan ölmüştü ve büyük ölçüde Rusya ve İran’ın yardımıyla Esad tarafından yenilgiye uğratılmıştı.
Suriye Ulusal Ordusu’nun kurulması, Suriyeli savaşçıları bağımsız isyancılardan Ankara’nın istihdam ettiği askeri yüklenicilere dönüştürdü. Suriye Ulusal Ordusu Türkiye tarafından eğitiliyor, silahlandırılıyor ve donatılıyor. Ankara bunu Suriye sınırlarının dışına yaydı. Suriye Ulusal Ordusu savaşçıları hem Azerbaycan’da hem de Libya’da patronları adına hareket etti.
Üstelik SMO’nun kuzeybatı Suriye’deki kontrol alanı, yalnızca konvansiyonel Türk kuvvetlerinin bölgedeki varlığı nedeniyle varlığını sürdürebiliyor. Ankara, Suriye Ulusal Ordusu’nun (ve El Kaide’nin Suriye’deki eski kolu olan Hayat Tahrir el Şam tarafından kontrol edilen bitişik bölge) görünürdeki kontrolü altındaki bölge çevresinde bir askeri ileri karakol çemberi bulunduruyor.
Bu mevziler olmadan söz konusu bölgenin kısa sürede rejimin silahlı kuvvetleri ve Rus müttefiklerinin eline geçeceği varsayılabilir.
Bugün Suriye’de bağımsız bir bölge kalmadı. Herkes başkası için çalışıyor. Kuzeybatı Suriye örneğinde, burayı yöneten İslamcı gruplar, Türkiye’ye tabi, Türk askeri ve istihbaratından emir alan ve varlığının devamı için Türkiye’nin desteğine bağlı bir yapının parçası.
Bu hafta ABD Hazine Bakanlığı, Türkiye’nin kuzeybatı Suriye’de faaliyet gösterdiği çok sayıda tugaydan ikisine, ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle yaptırım uygulama kararı aldı. Temsilciler Meclisi, Dışişleri Bakanı’ndan aynı bölgede milislerin tuttuğu yasadışı gözaltı merkezleri konusunu ele almasını talep ediyor.
Soru şu: Şimdi ne olacak? ABD, NATO müttefiki Türkiye’ye, Suriyeli vekillerinin davranışlarını değiştirmesi ve Katibat el-Hamza’dan Ebu Amşa ve IŞİD’in eski komisyoncusu Kamal Ghazwan Kamal gibi kişileri adalete teslim etmesi için baskı yapacak mı? Yoksa bunların bağımsız aktör ve örgütler olduğu yanılsaması mı devam edecek?
Eğer ikinci yol izlenirse, o zaman, paradoksal olarak, Türk özen ve korumasının devam etmesi, yaptırımların bu adamların ve onlar gibi diğerlerinin kaderi üzerinde çok az etki yaratmasını sağlayacaktır. Deneyimler, Türkiye üzerindeki baskının, vekillerinin faaliyetleri açısından sonuç verebileceğini gösteriyor. Ancak gerekli baskının uygulanıp uygulanmayacağı belirsizliğini koruyor.