Datça Yarımadasında Kesintiler OpEd Eurasia Review
Datça Yarımadası 16 Temmuz 2023 gecesi saat 22.00 sıralarında ciddi bir elektrik kesintisi yaşadı. Elektrik ertesi sabah geri geldi, ancak öğleden sonra tekrar kesildi. Bu günlük elektrik kesintileri modeli devam ediyor.
İş ve günlük yaşam için önemli sonuçları ortaya koyan sosyal medyadaki durumu takip ettik. Soğuk depolama gerektiren önemli mallar hasar gördü ve büyük pazarlar kapanmaya zorlandı. Restoranlardaki yemek kalitesi kötüleşti ve turistler ayrılmayı tercih ederek otellerin boş kalmasına neden oldu. Yerel gıda kaynakları da hasar gördü ve elektrikli aletler hasar gördü. Su pompaları çalışmayı durdurdu, suyu dışarıda bıraktı ve elektrik kesintileri interneti, telefonları ve satış noktası makinelerini kesintiye uğratarak günlük hayatı ve yerel ekonomiyi etkili bir şekilde durma noktasına getirdi.
Datça Yarımadası’nda termik santral bulunmamakla birlikte birçok rüzgar ve güneş enerjisi tesisi bulunmaktadır. Bu kaynaklardan üretilen elektrik, tatilciler nedeniyle nüfusun büyük ölçüde arttığı Temmuz ve Ağustos ayları dışında, genellikle yarımadanın ihtiyacını karşılamaktadır. Dares Res ve Datça Fernas sırasıyla 41,6 Mwe ve 12,5 Mwe elektrik üretiyor. Bu üretim kapasitesi yarımada için yeterli olmakla birlikte verimli elektrik dağıtımı için transdüserlerin güçlendirilmesi ve klima ünitelerinin regülasyonu gerekmektedir.
Datça’da rüzgar enerjisi yatırımlarının yanı sıra konut ve sera kullanımına yönelik küçük kapasiteli çatı üstü güneş enerjisi sistemleri de bulunmaktadır. Birçok tatilci sıcak su ihtiyacını basit güneş enerjisi sistemleriyle karşılayarak doğrudan elektrik kullanımından tasarruf ediyor.
Ancak yaz aylarında sıcaklıkların 40 dereceyi geçtiği evlerde, işyerlerinde, marketlerde sürekli olarak klimaların kullanılması dağıtım trafolarının üzerindeki yükü artırarak arızalanmalarına neden oluyor. Mevcut trafolarda gerekli yükseltmelerin ve iyileştirmelerin fazla gecikmeden yapılabileceğini umuyoruz.
İklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeye yönelik politikalar hayati önem taşımaktadır. Ancak bu politikalar, çevresel faydalarının yanı sıra önemli finansal riskler de taşıyabilir.
Yenilenebilir enerji yatırımları, iklim politikalarının finansal risklerini ön plana çıkarıyor. İklim politikalarının yarattığı bir diğer önemli finansal risk de “atıl varlıklar” olgusudur. Son yıllarda, iklim politikaları ve temiz enerjiye geçiş nedeniyle düşen talep ve artan çevresel uyum maliyetleri nedeniyle ABD’de birçok kömür şirketi iflas etti. Bu durum, fosil yakıtlara dayalı sektörlerin ve bunlara yatırım yapan sektörlerin düşük karbon ekonomisine geçişte potansiyel finansal risklerle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri, değişen siyasi önceliklerin iklim politikalarına nasıl yanıt verdiğine ve bu değişikliklerin finansal riskleri nasıl etkilediğine bir örnek. Son yıllarda, ABD’nin iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji politikaları, farklı yönetimlerin önceliklerine bağlı olarak büyük ölçüde değişti. Bu eşitsizlik, yatırımcılar ve şirketler için belirsizlik yaratıyor ve zaman zaman yenilenebilir enerji sektörünün büyümesini engelledi.
Karbon piyasaları ve emisyon hakları fiyatlandırması, iklim politikalarının diğer önemli mali etkileridir. Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS), emisyon hakları fiyatlarındaki dalgalanmaların yatırımcıları ve şirketleri nasıl etkileyebileceğine dair somut bir örnek sunmaktadır. Karbon fiyatlarındaki bu tür farklılıklar, özellikle yüksek karbon emisyonuna sahip şirketler için önemli finansal riskler oluşturabilir.
İklim politikalarının yerel topluluklar ve işçiler üzerinde de olumsuz etkileri olabilir. Örneğin, fosil yakıt endüstrileriyle uğraşan topluluklar, enerji geçişinden dolayı iş kaybı ve ekonomik belirsizliklerle karşı karşıya kalabilir.
İklim politikalarının sosyal etkilerini göz önünde bulundurmak, politika yapıcıların toplulukları ve çalışanları olumsuz etkilerden korumak için önlemler alması gerektiği anlamına gelir. Yenilenebilir enerji sektörlerinde yeni işler yaratmak, çalışanları yeniden eğitmek ve toplulukların ekonomik geçişi yönetmelerine yardımcı olacak destek programları bu açıdan etkili stratejiler olabilir.
Piyasa oynaklığından politika belirsizliğine, sosyal etkilerden atıl varlıklara kadar pek çok faktör, iklim politikası ile finansal riskin kesişim noktasını oluşturuyor. Bu risklerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve yönetilmesi, işletmelerin ve ekonomilerin finansal istikrarı sürdürürken sürdürülebilir bir geleceği desteklemesi için hayati önem taşıyor.