Son dakika haberi … Daha önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’ın bu açıklamasını duymadınız.

0
Son dakika haberi … Daha önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’ın bu açıklamasını duymadınız.

İbrahim Kalın, “Tüm unvanlarımı bir kenara bırakarak buraya geldim” diyen İbrahim Kalın, siyasetle ilişkisi hakkındaki soruyu akademik hayatın içinden geldiğini söyleyerek yanıtladı.

Çok genç yaşta annesini kaybettiğini anlatan Kalın, siyaset öncesi eğitim hayatı ve akademik hayatı ile ilgili detayları paylaştı.

İbrahim Kalın, 2004 yılında Türkiye’ye döndüğünde başbakanla çalışmaya başladığını, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü dönemin 11 yıldır fiilen devlet görevini yerine getirdiğini anlattı.

2004’E GERİ DÖNÜYORUM VE TÜRKİYE …

“Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olmadan önce siyasette bulundun mu yoksa daha önce de bulundun mu, geç olduğunu biliyoruz?”

* Aslında akademik hayattan geliyorum. Üniversite yıllarımdan beri hedefim öğretmen olmak ve bilimsel çalışmalar yapmaktı. Tanrıya şükür onu bir noktaya getirdim. O çalışma devam ediyor, 2004 yılı sonundaydı Türkiye’ye akademik izin için geldim. Başkanımız o zamanlar başbakandı ve benden bir düşünce kuruluşu kurmamı istedi.

* SETA Vakfı’nı o dönemde arkadaşlarımla kurdum ve yaklaşık 5 yıl genel koordinatörlüğünü yaptım. Aslında niyetim o çalışmayı bitirip üniversiteye geri dönmekti, ama böyleydi. 2009 yılında Başbakan Başdanışmanı olarak göreve başladım. O zamandan beri Başbakanlık Başbakanlık, Müsteşar Yardımcılığı, Başkan Yardımcılığı, Sözcülük vb. 11 yıldır resmi görevdeyim.

class = “cf”>

KIZLARIM TERCİHLERİ BULDU

* Evliyim ve üç kızım var. Okuyorlar. Büyük kızım bir avukat olarak üniversiteden mezun oldu. Ortanca kızım Uluslararası İlişkiler’i yeni bitirdi. Ufkumuz hala lisede 3. Kendi yollarını çizdiler. Elbette biraz rehberliğimiz vardı. Ben de onları içine çekerek o alanları tercih etmelerinden dolayı mutluyum.

* Avukat kızım şu anda başka bir kurumda çalışıyor. Baro böyle şeyleri geçti. İstediği zaman tekrar yapabilir.

* Hukuk aslında çok büyük bir ana daldır. Oradan birçok bölgeye gitme imkanınız var. Ama hukuk okuyup mesleklerini bırakıp başka işler yapanları da görüyorum.

* Hukuk biraz zor bir alan olabilir ama tıpkı tıp gibi kariyerinizde ilerlerken her anlamda faydasını gördüğünüz bir meslek. İlk başta biraz daha zor. Şişenin dar kısmı biraz uzar ama sonra gevşer. Doktorluk bana öyle geliyor; İlk 10 yıl gerçekten acı çekiyor.

class = “cf”>

‘BABAMDAN SONRA ÇOK ÇALIŞTIM’

Akademik kariyer olarak sadece ailede okuduğunu belirten İbrahim Kalın, 1986 yılında ev hanımı annesini kaybettiğini belirterek, “Annemi çok küçük yaşta kaybettik. 13-14 yaşındaydım. 2001 yılında babamı da kaybettim. Ondan sonra Alanya’ya babamla beraber gittim. “

* Babam bir aracıydı. Malları üreticiden alıp İstanbul-Ankara gibi büyük devletlere gönderirdi. Sebze-meyve işi yapardı. Babamın arkasından çok çalıştım. Bir sürü salatalık ve domates taşıdım. Biz buna sandık diyoruz, sen sandıklara dolduruyorsun.

İbrahim Kalın, okuma sevgisini annesinden mi yoksa babasından mı aldığı sorulduğunda:

* Öyle değildi. Hem annem hem de babam ilkokul mezunuydu. Pek çok okuma ve kitabın mevcut olduğu bir aile ortamında bulunmadım. Belki de onun yokluğu beni çok erken yaşta bu bölgeye itmiştir. Bilgiye sahip olmak, bilgili olmak, bir şeyler öğrenmek, verdiği entelektüel zevki çok genç yaşta tattım. Aslında çocukken genç yaşta demiştim. Belki de Tanrı’nın bir bilgeliğiydi. Ama okumayı anlar anlamaz kalın kitaplar almaya ve büyük bir sevgi ve heyecanla okumaya çalışırdım.

* 9-10 yaşından bahsediyorum. Kalın kitapları anlamazdım, ama bu bana büyük bir zevk verirdi. Hatırlıyorum, 3 ortasındaydım. Alanya Lisesi’nden mezun oldum, babam Alanya’da iş yapıyordu. Alanya Lisesi 3. sınıftayım. Okulun küçük bir kütüphanesi vardı. Aristoteles’in Organon’unu satın aldım. Hoca, “Emin misin İbrahim? Bu ağır bir mantık kitabı ”dedi. “Öğretmenim ne anlama geliyor?” Dedim. Ve kitabı büyük bir havayla aldı ve ter içinde anlamaya çalıştı. O dönemden büyük bir zevk ve zevk aldım.

class = “cf”>

KIZLARIN SİYASETLE İLİŞKİSİ

İbrahim Kalın, kızlarının siyaset ve devlet işleriyle ilişkisi ile ilgili soruya şu cevabı verdi:

* Ortanca kızım çok ilgili. Uluslararası İlişkiler okudu. Ama aynı zamanda akademik bir kariyere sahip olmak istiyor. Arapçasını iyi bir noktaya getirdikten sonra yüksek lisans ve doktora yapmayı düşünüyor.

“Toplumun kutuplaşmış hali içinde buraya gelen tüm politikacılar her zaman şöyle dediler: ‘Çocuklarım sen benim çocuğum olduğunu söyleme.’ Kalın’ın “Kızlarınız da öyle mi?” Sorusuna verilen yanıt. Şöyleki:

* Biraz öyleler. Ben de bundan memnunum. Bunu kendilerine olan saygılarının bir ifadesi olarak görüyorum. Herhangi bir statü empoze etmeden bir yarışmaya veya okula, kendi yetenekleri, başarısı ve bilgisi olan bir kuruma girmelidir. Babasının zorlaması, gücü, adı, ‘ağı’ ile değil.

* Tanrıya şükür çocuklarım bu tavrı ve tavrı çok erken yaşta edindiler. Bu yüzden birçok şeyi sonradan biliyorum. Böyle bir yere girdi, böyle bir programa katıldı, böyle bir sertifika programına girmeye hak kazandı ve böyle bir kişi yurtdışında bir programa katıldı… Ben bunlardan memnunum.

ERDOĞAN’IN TALİMATLARINI ANLADI

İbrahim Kalın, Armağan Çağlayan’ın çalışma süreçleriyle ilgili sorusuna şu ifadelerle cevap verdi:

* Öncelikle kendi telefonumuzdan ilgili kişiler tarafından aranırız. Cumhurbaşkanlığı Sisteminin yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kurduğumuz bir Devlet Bilgi Merkezi var. Tüm bilgiler orada akar. Mesela bir doğal afet oldu, bir deprem oldu, Allah korusun; bilgileri anında oraya ulaşır.

* Aranacak kişiler hangi gece olursa olsun ilkesine göre belli bir hiyerarşi içerisinde aranır. Mesele acil ise müdahale gerekir, dikkatinizi gerektiriyorsa gece bakılmaz. Ayağa kalkarsan, o konuyla ilgilenirsin. Fiziksel olarak mümkünse toplantıya gideriz. Ancak o anda ilgili kişiler farklı yerlerdedir, o anda telefon üzerinden anında trafik gerçekleştirilir ve gerekirse toplanır.

* Cumhurbaşkanımızın bu konudaki iş disiplini gerçekten çok iyi, çok takdire şayan. Her zaman şöyle der: “Bir şey önemli olduğunda, beni gece gündüz arayacaksın.” Bu bir talimattır. Çok acil bir mesele olduğu zaman saat 2, 3, 4’te Cumhurbaşkanımızı uyandırdığımız durumlar oldu.

BASKETBOL TUTKUSU

Örneğin, ‘Hiçbir şey düşünmeyeceğim’ dediniz. Ne yaparsın? Bazıları televizyon izliyor, bazıları müzik dinliyor, bazıları film izliyor, bazıları bulmaca çözüyor. Ne yapıyorsun?

* Böyle anlarda müzik yapıyorum. Spor yaparım. Ben basketbol oynuyorum. Basketbol zihnimi rahatlatan bir spor. Bizim bir ekibimiz var. Haftada bir onlarla oynuyoruz. Ankara’da kapalı bir spor salonunda oynuyoruz. Normal kurallara göre sıkı maçlar oynuyoruz. Aramızda 3 saniye – 5 saniye o kadar fazla uymuyoruz ama rakip varsa o kurallara uyacağız. Herkes kendi parasını vererek oynuyor. Kimse yarım yamalak oynamıyor.

* Profesyonel basketbolcular da geliyor. Uzunlar, pivotlar, 2.05-2.10’lar da geliyor. Onların arasında oynuyoruz. Hoş. Orada bireysel bir yetenekle kolektif bir yapı içinde hareket etmenin uyumunu yakalarsınız. Aslında, çoklu sporların en iyi yanı insanlara öğretmesidir. Kişisel bir yeteneğiniz var; Çok iyi şut atıyorsun, çok iyi ribaundlar alıyorsun, çok iyi atlıyorsun. Ama bunu 5 içinde yapmalısın.

* Bir orkestra ile çalmak, 3-4 kişilik bir grupta müzik yapmak gibidir. Melodi net, herkes aynı notayı aynı anda çalıyor, aynı ritmi takip ediyorsunuz ama herkesin notayı atma ve duyguyu ifade etme şekli farklı. Bazen oradan doğaçlamaya gidiyorsun. Hafif yoldan çıkıp dolaşıp geri dönüyorsunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir