Türkiye, BM barış gücünün Kıbrıs'taki statüsünü baltalamaya çalışıyor
Salı günü Güvenlik Konseyi'nde 2723 (2024) sayılı kararın oybirliğiyle kabul edilmesinin ardından işgal yönetimi ile Birleşmiş Milletler arasında ayrı bir anlaşmaya varılması senaryosu yeniden gündeme geliyor.
Önce işgal yönetimi, ardından Türkiye, Birleşmiş Milletler barış gücünün Kıbrıs'taki faaliyetlerine ilişkin alınacak tedbirleri tartışıyor.
Türk tarafı, son üç yıldır Kıbrıs'taki BM Barış Gücü'ne meydan okuma taktiğini kullanarak barış gücünün işgal altındaki kuzeydeki hareketlerini bir dizi manevrayla engellemeye çalışıyor.
Amaç, işgalci yönetim ile Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler barış gücü arasında, işgal altındaki kuzeyi Kıbrıs Cumhuriyeti'ne benzer şekilde ev sahibi bir devlete, yani barışı koruma gücüne ev sahipliği yapan bir ülkeye yükseltmeyi amaçlayan ayrı bir anlaşma oluşturmaktır. 1964'ten beri onun rızasıyla olmuştur. Adada Birleşmiş Milletler barışı koruma gücünün varlığı nedeniyle.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler barış gücünün, iyi niyet sayesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında faaliyetlerine devam edebileceğine bir kez daha dikkat çekiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkililerinin Bu faaliyetlerin devamı için hukuki bir temelin gerekliliğini vurguluyor ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bu yönde alacağı tedbirlere tam desteğimizi teyit ediyoruz.
İşgalci yönetimin tanınmayan Dışişleri Bakanlığı, barışı koruma gücünü “iki taraf arasında eşit muamele gibi temel görevlerini yerine getirmemekle” suçluyor ve Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler barışı koruma gücünü statükonun koruyucusu haline gelmekle suçluyor.
BM raporunda ayrıca, Kıbrıs'taki BM barış gücünün işgal altındaki topraklarda faaliyet göstermeye devam etmesinin ana nedeninin “yetkililerin iyi işbirliği” olduğu belirtiliyor.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ayrıca, BM Güvenlik Konseyi'nin, Kıbrıs Rum tarafının yıllar içinde tampon bölgeye yönelik çok sayıda ihlalini görmezden geldiğini belirtti.
İnsani bir proje olduğunu söylediği Bella Yolu'nun 18 Ağustos 2023'te inşa edilmesini engellemeye yönelik çabalarının, UNFICYP'in barışı koruma misyonlarından beklenen tarafsızlığı göstermediğini bir kez daha ortaya koyduğunu belirtiyor.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “BM Güvenlik Konseyi'nin bu son kararında, olaya ilişkin 21 Ağustos'ta yayımlanan basın açıklamasına atıf yapması talihsiz bir durumdur ki bu gerçeklikten uzaktır.”
Kendisi, Pyla Yolu'nun tamamlanmasının, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs'taki BM barış gücüne karşı azalan güveninin yeniden tesis edilmesi yönünde etkili bir adım olabileceğini ve gerilimlerin azaltılmasına katkıda bulunabileceğini ekliyor.
“Öte yandan, BM Güvenlik Konseyi'nin görev süresinin uzatılmasına ilişkin kararın, potansiyel çözüm çerçevesinde modası geçmiş ve tükenmiş modellere işaret ederken, BM Başkanı'nın önerdiği iki devletli çözüm vizyonundan derin bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden Sayın Tatar'ın adı geçmedi.
Ayrıca, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, BM Güvenlik Konseyi'ne, Kıbrıs'ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak gerçeklere dayalı olarak ve egemen Kıbrıs Türk halkının doğuştan gelen haklarının tanınmasıyla mümkün olabileceği gerçeğini kabul etmesi çağrısında bulunur. Eşitlik ve eşit uluslararası duruş.
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplum nezdinde tanınması yönündeki çağrımızı yineliyoruz.”
Abdullah, Amazon’u kapsayan bir muhabirdir. Daha önce teknoloji ve taşımacılık konularını ele aldı ve Uber’in finansmanı, kendi kendini süren araba programı ve kültürel kriz hakkında hikayeler çıkardı. Ondan önce finansta siber güvenlik konusunu ele aldı. Sarah’ın çalışmaları The Wall Street Journal, Bloomberg, Politico ve Houston Chronicle’da yayınlandı.