Türkiye, Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından kur sorunlarıyla karşı karşıya
3 Haziran’da yemin edecek olan Erdoğan, 2014’te ilk kez seçildiğinden bu yana daha otoriter bir hükümet tarzına geçişi yönetti.
Ninety One analisti Roger Mark, arka planda “ciddi ekonomik dengesizlikler” olduğunu öne sürerek Türk ekonomisini cumhurbaşkanının en büyük sorunu olarak nitelendirdi.
Erdoğan’ın faiz oranlarını düşük tutma, ülkenin merkez bankasıyla rekabet etme ve 2021’de iki vali yardımcısını görevden alma kararlılığı Türkiye’yi %44 enflasyona doğru itti.
Bu arada, ülkenin istihdam oranı %53 ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’ndaki 38 ülke arasında en düşük seviyede yer alırken, Türk lirası dolar karşısında rekor düşük seviyeye ulaştı.
piyasa tepkisi
Barings Emerging Fund EMEA Opportunities’in eş yönetici direktörü Matthias Seiler, Erdoğan’ın bir dönem daha garantileyeceği netleştiğinde piyasaların başlangıçta olumsuz tepki verdiğini söyledi.
“Bunun en iyi örneği, seçimlerin ilk turundan hemen sonra Türkiye’nin ülke kredi temerrüt takaslarındaki artıştır ve bizim görüşümüze göre her ülkenin hisse senedi risk primi ile yakından ilişkilidir” dedi.
Federe Hermes Gelişmekte Olan Pazarlar Sabit Gelir Kıdemli Portföy Yöneticisi Mohamed Elmi, piyasaların “güçlü ilk tur performansının ardından Erdoğan’ın zaferini büyük ölçüde belirlediğini” ekledi.
Geçen ayın başlarında yapılan ilk tur oylama, Erdoğan’ın sürpriz bir artışla oyların çoğunluğunu kazanmaya yaklaştığını gördü.
Buna karşılık, hafta sonu Erdoğan’ın ikinci turdaki zaferinin ardından piyasadaki toparlanma, ekonomi ekibinde bir değişiklik ve parasal ortodoksiye dönüş söylentilerine bağlanabilir.
Elmi, eski bir başbakan yardımcısı ve maliye bakanı olan Mehmet Şimşek’in yeni kabineye katıldığı ve “çok ihtiyaç duyulan ekonomik doktrini gündeme getirip piyasayla daha etkin bir şekilde ilişki kurabileceği” umuduyla piyasaları terk ettiğinin söylendiğini söyledi.
Amundi’de gelişmekte olan piyasa borçlarından sorumlu kıdemli portföy yöneticisi Hakan Aksoy, piyasanın seçimden sonra “geleneksel olmayandan geleneksele” bir politika değişikliği beklediğini savunarak aynı fikirde.
Türk borsasının geçen hafta %11 arttığını ve Türkiye’nin kredi temerrüt takaslarının yaklaşık 100 baz puan sıkılaştığını kaydetti.
Aksoy, “Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hafta yemin ettikten sonra hükümetini açıklayacak ve Türkiye ekonomisinin yol haritasını daha iyi anlamış olacağız. Ancak, gelecekte politika değişikliği konusunda iyimseriz.”
Barings’de gelişmekte olan piyasa kurumsal borç başkanı Omotunde Lawal, seçimden sonra hükümetin bir miktar döviz kuru ayarlamasına izin vererek piyasaları daha da rahatlattığını ekledi.
Ancak Lawal, “İktidardaki son yirmi yılında alışılmışın dışında politikalar seçtiği göz önüne alındığında, herhangi bir önemli değişiklik uyguladığını görmek zor” dedi.
Muhalefetin enflasyonu daha yüksek faiz oranları ve döviz piyasasında daha fazla esneklik yoluyla ele almasının beklendiğini, ancak Erdoğan’ın mevcut politikaları sürdürmeye istekli göründüğünü açıkladı.
Mart 2024’te yapılacak belediye seçimleri öncesinde politikalarında herhangi bir değişiklik olup olmayacağını izliyoruz ancak Erdoğan hafta sonu balkon konuşmasında faiz oranlarını düşük tutma arzusunu yineledi.
para birimi
Ninety One’s Mark’a göre, döviz rezervlerinin iki ayda yaklaşık 25 milyar dolar tükenmesi, merkez bankasını “sınırlı likit döviz rezervleri” ile baş başa bıraktı.
Mark, Rusya’nın bir nükleer enerji santrali inşa etme yatırımı gibi, tekrarlanmayan birçok gelir kaynağının kurumaya başlamasıyla, ülkenin büyük cari hesap açığının bunda önemli bir faktör olduğunu gösterdi.
Lawal, ülkedeki yatırımı artırmak için “rezervlerin çok düşük olması” nedeniyle hükümetin döviz rezervlerini yeniden inşa etmeye çalışması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Döviz nakitlerini ihracatçılara iade etmek için artan direktifler, geriye dönük vergi faturaları ve hatta varlık tahsisi gibi önlemler önerdi.
Lawal, “Sabit getirili bir perspektiften bakıldığında, güçlü bir devlet çıpası olmadan Türk riskli varlıklarında, özellikle de şirketlerde yükselişe geçmek zor olurdu” diye ekledi.
Ancak Barings-Seller, ülkenin bu kur sorunlarının üstesinden gelebilirse Türkiye’nin “potansiyelle dolu” olduğunu söyledi ve “birçok iyi yönetilen şirketin güçlü bilançolara sahip olduğu” borsanın derin likiditesine işaret etti.
Pazarda değerlemenin güçlü olduğunu, ihracat sektörünün ise güçlü performans göstermeye devam ettiğini sözlerine ekledi.
“Bu potansiyelin kilidini açmanın anahtarı, hükümetin ekonomi politikasına ve genel yönetişimine olan güveni yeniden inşa etmekte yatıyor; Merkez Bankası.”