Türkiye-Suriye azarlaması: Bu Putin’in işi
Geçtiğimiz hafta, Erdoğan’ın diyalog ortağı olarak katıldığı Astana’daki Şangay İşbirliği Örgütü zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında olası bir görüşmenin gerçekleşebileceği yönünde haberler çıkmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi özellikle önemliydi ancak Erdoğan, Esad dışında Azerbaycan’dan Pakistan’a ve Moğolistan’a kadar birçok ülkenin liderleriyle görüştü.
Ancak Erdoğan dönüş yolculuğunda Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde önemli mesajlar verdi. Erdoğan gazetecilere Putin ve Esad’ı Türkiye’ye davet edeceğini söylediğinde ben dahil herkes zirvenin Ankara’da yapılacağını hayal ediyordu.
Daha sonra ofisimize, Suriye hükümetinden sızdırıldığı söylenen, Erdoğan ile Esad’ın birkaç hafta içinde Irak’ın arabuluculuğuyla Bağdat’ta görüşeceği haberi ulaştı.
Aynı gün İsrail televizyonu i24’e röportaj verdim ve bu haber sanki gerçekmiş gibi yansıtıldı. Her iki taraftan da yalanlama gelmediği için değerlendirmemi buna dayandırdım. Dışişleri Bakanlığı’ndaki eski meslektaşlarım bile olup bitenlerden habersizdi.
Suriyelilerin azarlaması: Toplantı neredeydi?
İki gün önce Russia Today International TV kanalı, “En Önemli Haberler” kapsamında “eski bir diplomat” ile özel bir röportaj yapmak üzere beni programında ağırladı.
Ben son gelişmeleri anlatmaya hazırlanırken ev sahibi, Erdoğan ile Esad arasındaki görüşmeden bahsederek, iki liderin “Putin’in arabuluculuğunda Eylül ayında Moskova’da bir araya geleceğini” belirterek, zirveden beklediğim sonuçları sordu. normalleşmenin önündeki engeller ve potansiyel fırsatlar.
Artık yön Moskova’ya döndü. Rus televizyonu bu tür bilgileri Kremlin’den açıkça duymadan ve onay almadan kullanmayacaktır.
Daha sonra Türk cumhurbaşkanı 7 Temmuz’da dedi Esad ileriye doğru bir adım atarsa aynısını yapacaktır ve çağrısı yakın olabilir.
Bağdat bir seçenek mi?
Bu karmaşıklığın ışığında bana dürüst fikrimi sorarsanız, Türkiye-Suriye zirvesinin Bağdat’ta yapılması en mantıklı seçenek gibi göründü. İki ülkeyle sınır komşusu olan ve Arap dünyasını temsil eden Irak’ın bu görevi üstlenmesi doğaldı. Belki de bunun amacı Türkiye’ye “Arap dünyası Suriye’nin arkasındadır” mesajını vermekti. Üstelik bu, bölge devletlerinin, Rusya da dahil olmak üzere dış güçleri bölgesel meselelerin dışında tutma yönündeki büyük kararını yansıtıyordu.
Diğer seçenek olan Esad’ın Türkiye ziyareti ise başından beri bana pek olası görünmüyordu. Esad’ın topraklarının bir bölümünü kontrol eden bir ülkeye resmi ziyareti diplomatik protokollerle bağdaşmıyor ve onuruna zarar verecek. Esad’ın ziyareti ancak müzakerelerde somut ilerleme sağlandıktan sonra, belki de anlaşmanın imzalanması aşamasında değerlendirilebilir.
Nötr sermaye bu aşamada en uygun seçenek gibi görünüyor.
Burada Moskova ve Putin öne çıkıyor. Putin Erdoğan’ı etkileyebilir; İki parti, çıkar ve görüşlerdeki ciddi farklılıklara rağmen yıllar içinde iyi bir uyum yaşadı. Aynı şekilde Rusya’nın da Suriye’de askeri üsleri ve kuvvetleri var. Putin’in müdahalesi Esad’ı devrilmekten kurtardı. Rusya’nın Esad’ın kontrol ettiği bölgelerdeki nüfuzu hâlâ güçlü ve öngörülebilir gelecekte de böyle kalması muhtemel.
Putin’in eylemleri
Putin ve Esad, ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği’nin Suriye’deki yapay barış çabalarının ön plana çıkmasını istemiyor. Görünüşe göre Putin bu sorunu İran, Suriye, Rusya ve Türkiye arasında ortak anlayışla çözmeye çalışıyor.
Ve bana sorarsanız mevcut koşullar altında Putin ve Moskova en güvenilir arabulucu ve buluşma yeridir.
Eğer yaz sonuna kadar bu trend tekrar değişmezse, başarılı olmak için iki tarafın da Eylül ayında Erdoğan ile Esad arasında yapılması muhtemel zirveye kadar iyi ön hazırlıklar yapması gerekiyor.
Suriyeli mültecilerin yarattığı toplumsal öfke, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde yarattığı güvenlik riskleri, Türkiye destekli Suriyeli muhalif grupların sınırda Türk bayraklarını yakması gibi iç dinamikler Ankara’yı acil barışa doğru itiyor.
Aynı şekilde Suriye, İsrail’in yayılmacı tehdidiyle yüzleşmek, kendi toprakları üzerinde tam egemenlik kurmak, yabancı güçleri sınır dışı etmek, savaşın harabeye çevirdiği ülkeyi yeniden inşa etmek ve Türkiye ile onurlu bir barış aramak gibi hedefler peşinde koşuyor.
Rusya’nın, bizi Suriye ile müzakere masasına sürüklemeye çalışan Ukrayna ile Rusya arasında “kaybet-kaybet” şeklinde devam eden savaşta da Türkiye’nin aynı arabulucu rolünü oynamasına izin vereceğini umuyorum.