Türkiye’de yargı anlaşmazlığı: “Anayasa Mahkemesi bugün kanunun ortaya çıkmasının önünü açtı”
Türk hukuk uzmanları Şununla karakterize edilir: Yargıtay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) kararlarını yargı darbesi olarak tanımayı reddetmesinin ardından Özgürlük İçin Hukukçular Derneği'nden (ÖHD) Şükran Öztürk gibi Kürt avukatlar, krizin kökeninin çok daha eskilere dayandığını savundu. Avukatlar, Türkiye'deki mevcut “kanunsuzluk” durumunun, AYM'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarına ilişkin kararlarını uygulamaması sonrasında geliştiğini söyledi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM kararlarına uymayı reddetmesi Türkiye'de önemli hukuki tartışmalara yol açmaya devam ediyor. İzmir Barosu Başkanı Safa Yılmaz, “Bu kararlar uygulanmazsa, değerlendirme ve yoruma tabi tutulmazsa anayasal ve hukuki bir darbeden bahsediyoruz” dedi. ÖHD'nin İzmir'deki eşbaşkanı Şükran Öztürk ise Yargıtay'ın “hukuk bilgisizliği”ni eleştirerek, bunu AYM'nin Kürt siyasetçi Demirtaş ve Demirtaş gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin hak ihlallerine ilişkin kararlarını uygulamamasına bağladı. insan hakları savunucusu Kavala.
AYM Genel Kurulu, 21 Aralık 2023'te aldığı ikinci kararla, Hataylı Türk Hareket Partisi (TİP) üyesi Can Atalay'ın tutuklanmasının “hak ihlali” teşkil ettiğine hükmetti. Ancak Yargıtay bu kararı hukuken geçersiz bularak uymayı reddetti ve AYM'yi “yargı yetkisi”yle yani hakimlerin karar vermesiyle suçladı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, iki yüksek mahkeme arasındaki görüş ayrılığını kabul ederek, Yargıtay'ın nihai kararının bağlayıcı karar olduğunu ifade etti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin sanığın haklarının ihlal edildiği yönündeki kararına rağmen, Kürt yanlısı Halkların Demokratik Partisi eski eşbaşkanı Demirtaş'ın kararları da dahil olmak üzere çok sayıda AYM kararı daha önce göz ardı edilmişti. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kararları tanımayı reddetti.
“Hukukun üstünlüğü ülkelerinde hukukun üstünlüğü esastır ve yargının bağımsızlığıyla güvence altına alınır. Yılmaz, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararlarının yargının bağımsızlığının ve önyargısının kaybolduğunu gösterdiğini söyledi. Ayrıca, böyle bir durumun küresel olarak benzeri görülmemiş olduğunu açıkladı ve Türkiye'nin artık hukukun üstünlüğü olarak kabul edilemeyeceğini söyledi.
Bu arada Kürt avukat Öztürk, AYM'yi, başlangıçta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması yönünde baskı yapmayarak, kararlarının göz ardı edilmesine yol açtığı için eleştirdi. Türkiye'deki hukuki ihtilafların hukukun üstünlüğü üzerindeki daha geniş etkilerini değerlendirirken, “Bu, yargının en son düşük noktasıdır” dedi.
Bu bakış açısı Avrupa Konseyi'nin bakış açısıyla tutarlıdır. Sık uyarılar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamadığı için Türkiye'ye. Bakanlar Komitesi, Kavala ve Demirtaş'ın acilen serbest bırakılması gerektiğini ve yargının yürütmenin aşırı etkisinden korunması gerektiğini vurguladı.
AYM, aralarında herhangi bir otoritenin bulunmadığını vurguladı. YargıtayTemsilci Atalay örneğinde de görüldüğü gibi, ülkede hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli bir rol oynayan kararlarının bağlayıcılığını sorgulama hakkına sahiptir.
Bu olaylar, Yargıtay'ın Türk Adalet Divanı'nın otoritesine açıkça itiraz ettiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere yürütmenin Yargıtay'a itirazı desteklediği Türk hukuk sistemindeki derin çatlağı yansıtıyor. Çatışma, yargının bağımsızlığı ve Türkiye'nin demokratik çerçevesindeki güç dengesi konusunda ciddi endişelere yol açarak ülkenin hukuki ve siyasi tarihinde belirleyici bir dönemeç oluşturdu.